18 Mart Uluslararası Politik Tutsaklarla Dayanışma’nın önemi üzerine

Dünya hapishaneleri politik tutsaklarla dolu. ABD’de Kara Mumia Ebu Cemal, Peru’da A. Gonzalo, Hindistan’da GN Saibaba, Fransa’da Georges İbrahim Abdullah, İsrail’de Filistinli tutsak Ahmad Saadat, Türkiye’de Abdullah Öcalan, Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Almanya’da Müslüm Elma, Yunanistan’da Spiro Hristodoulou hapishanelerde simgelemiş politik tutsaklardan bazılarıdır.

Gelinen aşamada, hangi ülkede nasıl adlandırılırsa adlandırılsın hapishaneler, sadece politik tutsakların tutuldukları yerler olmaktan çıkarak, birer işkence merkezine dönüşmüş durumdadır. Türkiye’de F Tipi olarak adlandırılan hapishanelerde 10 binin üzerinde politik tutsak bulunmaktadır.  Tek kişilik ya da 3 kişilik hücrelerde tutulan tutuklular, birbirlerinden izole edilmiş şekilde esir durumundadır. AKP’nin 17 yıllık iktidarı döneminde hapishanelerdeki tutuklu sayısı ikiye katlanarak, 250 bin kişiye ulaşmış bulunuyor. TC devleti, şu anda 500’e yakın hasta politik tutukluyu ölüme terk etmiş bulunuyor.

15 Şubat 1999 tarihinde ABD emperyalizminin de içinde olduğu bir komployla Kenya’dan Türkiye’ye kaçırılan Abdullah Öcalan 20 yıldır İmralı Adası’nda tek başına tutulmaktadır. Ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası verilen Abdullah Öcalan, 2.5 yıldır ailesi, avukatları ve yakınlarıyla görüştürülmeyerek tam bir izolasyona tabi tutulmaktadır. İzolasyonun kaldırılması için HDP Milletvekili Leyla Güven’in başlattığı ve 135 gündür sürdürdüğü açlık grevi, Türkiye hapishanelerinde 300’ün üzerinde tutuklunun katıldığı, Irak’ta ve Fransa’nın Strasburg şehrinde onlarca kişinin katılımı ve Avrupa’nın birçok ülkesinde sayıları 50’nin üzerinde insanın katılımıyla devam eden açlık grevlerinin tek talebi, Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılmasıdır. Türk devleti, gözlerini gerçeğe kapatarak, yüzlerce insanın devam ettirdiği açlık grevinin tek talebi olan izolasyona son verilmesi talebini duymazlıktan gelmektedir.

Avrupa ülkelerindeki hapishaneler de Türkiye’den farklı değildir. Fransa hapishanelerinde tutulan ETA tutsakları üzerinde yıllardır baskı ve izolasyon uygulanmaktadır. Aile ziyaretlerine getirilen kısıtlama, tutukların birbirleriyle olan dayanışmasına getirilen engeller Fransa devletinin gerçek yüzü olarak okunmalıdır. Fransa’da 36 yıldır tutuklu bulunan Lübnanlı devrimci Georges İbrahim Abdallah’a uygulanan izolasyon hala devam etmektedir. Yunanistan’da Türkiyeli 9 devrimci tutsak, faşist Türk devletiyle işbirliği içinde yargılanmakta ve çeşitli hak gasplarına maruz kalmaktadır.

Almanya’da yüksek güvenlikli hapishanelerde tutulan devrimci tutsaklar, tutuklandıktan serbest bırakılana kadar belli haklardan yoksun olarak özel uygulamalara tabi tutulmaktadırlar. Almanya’da Türkiyeli ve Kürdistanlı devrimci tutsaklar ve Alman devrimciler, istisnasız bir şekilde tutukluluklarının ilk aylarını tam izolasyon altında geçirmektedirler. Aile ziyaretine getirilen kısıtlama, gazete ve kitap yasağı, tek başına havalandırmaya çıkartma, hapishanedeki diğer insanlardan tecrit etme uygulaması ile devrimci tutsaklar psikolojik baskı altında teslim alınmak istenmektedir. Almanya’da yürürlükte olan 129-a ve 129-b ceza yasasıyla tutuklanan devrimciler özel bir uygulamaya tabi tutulmaktadırlar.

Hapishaneler sorunu dünyanın her yerinde benzer şekilde gündemdeki yerini korumaya devam ediyor. Sadece 18 Mart’larda değil, her gün ve her saat, devrimci tutsaklar kendisine ilericiyim, demokratım, duyarlıyım diyen herkesin gündeminde yer almalı ve devrimci tutsaklarla dayanışma bir insanlık görevi olarak kabul edilmelidir. Devrimci tutsaklarla dayanışma sadece belli günlere sıkıştırılmamalıdır. Hapishaneler sorunu, sınıf mücadelesinin ayrılmaz bir parçasıdır. Dünyanın neresinde mücadele varsa, orada mutlaka hapishaneler sorunu da vardır. Hapishaneler sorunu da bir devrim meselesidir. Mücadele sürdükçe sınıf düşmanları yoldaşlarımızı ve devrimcileri esir alacak, kendi mahkemelerinde ağır ”cezalarla cezalandıracak” ve yıllarca hapishanelerde tutarak aktif mücadeleden geri bırakmaya çalışacaktır. Bu tarihsel olarak hep böyle olmuştur. Devrimciler, her zaman bu gerçeği bilerek hareket etmişlerdir.

Hapishaneler devrimcileri hiçbir zaman korkutmamıştır. Ne var ki hakim sınıflar, hapishanelerde uyguladıkları baskı, işkence ve yıllarca insanları dört duvar içinde tutarak topluma korku salma politikası izlemektedirler. Hapishaneye düşen bir insanın yıllarca çıkamayacağı, ”özgürlüğünden mahrum kalacağı” propagandası yaparak, insanların mücadeleden uzak kalmasını sağlamaya çalışmaktadırlar. Oysa hapishaneler devrimci ve komünist tutsaklar açısından sınıf mücadelesinin, direnişin sürdüğü mekanlar olarak ele alınmakta, zalimin zulmüne boyun eğilmemektedir. Dünyanın neresinde olursa olsun tüm devrimci tutsaklarla dayanışmak, onların yanlarında olmak devrimci olmanın da ötesinde bir insanlık görevidir.

Hindistan hapishanelerinde bulunan Maoist devrimcilere karşı özel bir uygulama yapılarak, Maoist tutsaklar, ailelerinin kolay kolay gidemeyeceği uzak eyaletlerdeki hapishanelere götürülerek izolasyona tabi tutulmaktadırlar. Bu uygulama, diğer devrimci tutsaklara karşı da yapılmaktadır. İran’da, Mısır’da tutsaklar çeşitli işkencelere maruz kalmakta ve göstermelik “ceza”larla idam edilmektedir. Bu idamlara karşı durmak ve Fransa’da, Almanya’da, İspanya’da, İtalya’da, Yunanistan’da devrimci tutsaklarla dayanışmayı yükseltmek anın görevlerindendir. 1992 yılından bu yana tutuklu olan ve bir kaç ay önce göstermelik bir yargılamayla yeniden mahkum edilen Abimael Gonzalo’yla, Brezilya hapishanelerinde tutsak edilen İgor Mendes ve 23 yoldaşı ile dayanışmak devrimci bir görevdir.

Türkiye hapishanelerinde bulunan 10 bine yakın devrimciyi unutmamalıyız. Onların özgürlüğü için mücadele etmek ve dayanışmayı yükseltmek, ilericilerin, demokratların ve devrimcilerin temel görevlerinden biridir.

Abdullah Öcalan üzerindeki tecritin kaldırması için süren açlık grevleri ve etkinliklerle dayanışmak, açlık grevine destek sunmak, eylem ve etkinliklere katılmak devrimci bir görev olarak kavranmalıdır. Sadece dayanışmacı değil sahiplenici bir bilinçle, bu direnişi aylardır sürdüren yurtsever devrimcilerin yanında yer almalıyız.

Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur!

Devrimci Tutsaklar Teslim Alınamaz!

Abdullah Öcalan Üzerindeki Tecrite Son!

Yaşasın Leyla Güven ve Yoldaşlarının Kararlılıkla Sürdürdükleri Direniş!

BİR PARTİZAN