Ulucanlar Katliamı Anması: Katil Devlet Hesap Verecek!

Ulucanlar Katliamı Anması: Katil Devlet Hesap Verecek!

Ulucanlar Katliamı’nın 26. yılında Alınteri, BDSP, Partizan, Devrimci Parti, ESP, Partizan, TAYAD tarafından Ulucanlar Hapishanesi önünde protesto edildi. Katliamın 26. yılında bir kez daha “Kanla yazılan tarih silinmez!”, “Devrimci irade teslim alınamaz!”, “Katil devlet hesap verecek!”, “Bedel ödedik bedel ödeteceğiz!” sloganları atıldı.

Partizan X Hesabı’ndan (@PartizanMerkez4) yaptığı paylaşımda; “Ulucanlar Katliamı’nın 26. yılında, katledilen 10 devrimci için Ulucanlar Hapishanesi önünden sesimizi yükselttik. Katledilen 10 devrimcinin hesabını soracak, bu katliamı unutmayacağız! Ulucanlar katliamını unutmadık, hesabını soracağız!” ifadeleri kullanıldı.

Ulucanlar Katliamı’nın 26. yılında yapılan basın açıklamasının tam metni şöyle:

“Basına ve kamuoyuna,

Bundan tam 26 yıl önce devlet tarafından Ulucanlar’a kimyasal silah ve gerçek mermilerle gerçekleştirilen saldırıda 10 devrimci tutsak katledildi. Kurulduğu günden bugüne devrimcilere yönelik sayısız katliam gerçekleştiren devlet baskı, zorbalık ve katliamlarla bizleri teslim alabileceğini düşündü. Ama her seferinde devrimci iradenin sarsılmaz duvarına çarptı.

26 yıl önce Ulucanlar’da ne yaşandı?!

Ulucanlar Hapishanesi’nde siyasi tutsaklar kapasitesinin üç katı kadar dolu koğuşlarda tutuluyordu. Yer sorununun giderilmesi için uzun süre çaba harcadılar. İdare ve Adalet Bakanlığı defalarca söz verdiği halde ve koğuş temini mümkünken bu haklı istem karşılanmadı. Bu nedenle 4. ve 5. koğuşlarda kalan tutuklular 2 Eylül’de bitişiklerindeki 7. koğuşun duvarını kırarak buraya da yerleştiler. Bu durum kolayca çözülebilecekken idare gerginlik yaratma stratejisi ile hareket etti. Tutsaklar imkan tanıdığı halde sayımları almama gibi girişimlerle gerginliği tırmandırdı. Tutsakların aile ve avukatları ile görüşmeleri engellendi, günlük ihtiyaçlarını temin etmeleri zorlaştırıldı.

Devlet katliamı önceden planlamıştı ve planlanan faşist katliamı adım adım ördü. 26 Eylül 1999 günü saat 03:00-04:00 civarında ağır silahlar, zehirli ve bayıltıcı gazlar, köpük, tazyikli su gibi araçlar kullanılarak saldırı başlatıldı. Hedef gözetilerek tutsakların üzerine öldürücü ateş açıldı. Bu silahlı saldırılarda yaralananlar ve ölenler oldu. Boğucu miktarda gaz, köpük ve yakıcı kimyasal maddeler kullanıldı. Saatler süren bu ağır saldırı sonunda tutsaklar 300 metrelik koridor boyunca vahşice dövülerek, sürüklenerek cezaevinin hamamına getirildiler. Burada sistemli işkenceye maruz bırakıldılar.

Hamamdaki işkencede bazı tutsaklar özel olarak seçilerek sorgulamaya tabi tutuldu ve burada öldürüldü.

Bu planlı katliam sonucunda 10 devrimci tutsak katledildi, çoğu ağır olmak üzere 80’in üzerinde tutsak yaralandı. Gözünü, bacağını, parmağını kaybederek sakat kalanlar oldu.

Ulucanlar, katliamın olduğu kadar direnişin de adıdır. Bu vahşi katliam karşısında bedenlerinden başka kendini savunacak bir şeyi olmayan tutsaklar saatler boyunca saldırılara direnerek devrimci iradenin teslim alınamayacağını bir kez daha göstermişlerdir.

Devletin hapishanelere dönük saldırıları dün olduğu gibi bugün de devam etmektedir. Hapishaneler devlet açısından diz çöktürmenin, kimliksizleştirmenin, teslim almanın bir aracı olarak görülmektedir. Dün F tipleri bugün S,R,Y diye adlandırılan Kuyu Tipi Hapishanelerle devrimci tutsaklar teslim alınmaya çalışılmaktadır. Hapishane adı ve şekli değişse de devletin hedefi aynıdır. Ancak tüm çabaları boşunadır. Bu saldırılar karşısında her zaman ‘zulmün olduğu yerde direnmek haktır’ diyenler olacaktır. Bugün farklı hapishanelerde kuyu tipi hapishanelere karşı ölüm orucu ve açlık grevi eylemleri devam etmektedir. Kuyu Tipi Hapishaneler kapatılana, tutsakların talepleri kabul edilene kadar bizlerin mücadelesi de devam edecektir.

İçinde yaşadığımız ülkede faşist baskı ve zorbalık her geçen gün artmakta, en ufak bir hak arama eylemi dahi devlet terörüyle bastırılmaktadır. Toplumun en ileri özneleri olan devrimcilerin tutsak edildiği hapishanelere yönelik saldırılar bundan bağımsız değildir.

Bu saldırılar karşısında susmayacağız, sinmeyeceğiz, diz çökmeyeceğiz! Tarihimizden, şehitlerimizden aldığımız güç ile baskı ve zorbalık düzeni son bulana dek mücadele etmeye devam edeceğiz! Buradan bir kez daha tüm işçileri, emekçileri ve ezilen halkları katliamlara sessiz kalmamaya, baskı ve zorbalık düzenine karşı mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz.”