
Alaska Zirvesi’ne Dair
“Ukrayna’ya bu savaşta askeri ve ekonomik olarak destek sağlayan, insan gücü gönderen AB’li emperyalist ülkeler de kaybedenler arasında yer almaktalar. Bu kadar çok destek sağlamalarına rağmen Ukrayna’yı kurtaramadılar(!)”
24 Ağustos 2025
ABD Başkanı D.Trump ile Rusya Devlet Başkanı V.Putin 15 Ağustos 2025 tarihinde Alaska’da buluştular. D.Trump, daha önce Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde “yargılanan” ve hakkında tutuklama kararı çıkarılan V.Putin’i, kırmızı halıda karşıladı.
Alaska’da gerçekleşen Trump-Putin görüşmesinde Ukrayna savaşı ve ateşkes ihtimali masaya yatırıldı. Görüşme öncesi gündeme gelen ateşkes beklentileri sonuçsuz kalırken, teknoloji ve ticaret alanındaki işbirlikleri, gündemi işgal etti. Görüşmede D.Trump’a ABD Dışişleri Bakanı Marko Rubio ve Ortadoğu Bölge Temsilcisi Steve Witkoff eşlik ederken, V.Putin’in heyetinde ise Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve Kremlin Dış Politika Danışmanı Yuriy Uşakov yer aldı.
V.Putin, ülkesinin savaşı bitirmeye kararlı olduğunu ancak kalıcı bir anlaşma için çatışmanın “temel nedenlerinin” ortadan kaldırılması gerektiğini daha toplantının başında ifade etti. V.Putin ayrıca Ukrayna ve Avrupa Birliği’ni çalışmaları baltalamaya karşı uyararak, arka kapı anlaşmalarıyla kışkırtmalar yaparak, süreci sabote etme girişimlerinden uzak durulmasıyla ilgili bir de uyarıda bulundu.
D.Trump ile V.Putin arasındaki Alaska görüşmesinde sadece Ukrayna savaşıyla ilgili görüşmeden çok ABD ile Rusya arasındaki ekonomik çıkarların da masada olduğu anlaşılmaktadır. Ukrayna savaşına bir çözüm bulmak için yapılan bu toplantıda bunun da ötesine geçilen konularda -esas konularda diyebiliriz- gündemler ele alındı.
Neydi bunlar? Birincisi, dünyada ”barış ve güvenlik”; ikincisi ise ekonomik meselelerde işbirliğinin geliştirilmesi. Diğer bir ifadeyle iki emperyalist gücün dünya pazarlarının sömürülmesinde işbirliği yapma görüşmesi denilebilir. Alaska zirvesinin bu hedeflerin önümüzdeki süreçte ne şekilde gerçekleştirileceğinin görüşmeleri olarak tanımlamak yerinde olur.
Dikkat edilirse Ukrayna savaşına çözüm konusundaki D.Trump ile V.Putin arasındaki görüşmelerden hemen sonra “ekonomi ve ticarette” ikili işbirliği konusunda her iki ülkenin ekonomi heyetleri “pazarların paylaşımı, karşılıklı ticaret, enerji yollarının denetimi” vb. konularında anlaşmalara geçildiği, dünyanın çeşitli bölgelerindeki yeraltı zenginliklerinin, enerji nakil hatlarının vb. paylaşımlarının ele alındığı basına sızan haberler arasında yer aldı. Örneğin her iki liderin Arktik Okyanus’unda işbirliği yapmayı kararlaştırdıkları, yine Rusya’nın ABD’ye Alaska’daki enerji operasyonlarını daha iyi bir şekilde yürütebilmesi için kendilerinin “nükleer enerji buzkıran gemilerini” kullanması konusunda anlaştıkları da basında yer alan haberlerde yer aldı.
Ukrayna savaşına çözüm bulmak için gerçekleştirilen Alaska buluşması, Ukrayna savaşına bir çözüm bulamadan daha doğrusu bir anlaşma sağlanamadan sona erdi. Toplantı sonunda yapılan basın toplantısı yuvarlak sözlerle geçiştirildi. V.Putin; görüşmelerin “yapıcı ve karşılıklı saygıya dayalı bir atmosferde geçtiğini” ve “anlaşmalara varıldığını” belirtti. D.Trump da yaptığı açıklamada “Ukrayna’da barışa giden yolda çok iyi bir ilerleme kaydedildiğini” ifadelerini kullandı.
Gerçekte ise ne ateşkes sağlanmış ne de yazılı bir anlaşma yapılmıştı. Savaşın nasıl sonlandırılacağına dair bir somut plan bile ortaya konulmamıştı.
Alaska toplantısından sonra ABD’de basında yer alan haberlerden edinilen bilgilere göre D.Trump, Ukrayna lideri V.Zelenskiy’e Ukrayna birliklerinin Donetsk ve Lugansk illerinden tamamen çıkartılmasını isteyeceği ve karşılığında da Rusya’da Hersomn ve Zaporoj illerindeki hareketliliğine son vereceği ileri sürülmektedir. Ayrıca anlaşmayla Rusya toprağı olarak kabul edilecek bölgelerin ABD tarafından tanınmasını ve Ukrayna’nın tarafsızlığını isterken, Ukrayna’nın güvenliğinin de garanti altına alınacağını ileri sürülmektedir. Diğer taraftan Rusya da bu anlaşmada, Çin’in garantör olmasını dile getirmiştir. Barış görüşmelerinin başından bu yana Ukrayna’nın toprak bütünlüğünden geri adım atmayacağını sürekli dile getiren V.Zelenskiy’e D.Trump’ın; “tüm taraflar tavizde bulunacak” açıklamasıyla yanıt vermesi, V.Zelenskiy’i bağlamaktadır. Çünkü V.Zelenskiy’in D.Trump’un talimatlarının dışına çıkacağı gibi bir durum mümkün görünmemektedir.
D.Trump, dönem dönem “üçlü zirve” görüşünü gündeme getirmesine karşın Rusya tarafı ise V.Zelenskiy’i meşru bir lider olarak görmediklerini belirterek varılacak bir anlaşmanın Ukrayna’da yapılacak olan başkanlık seçimlerinden sonra yapılmasını savunmaktadır.
Avrupa Birliği emperyalistleri savaştan yana
Ukrayna-Rusya savaşının başından itibaren “savaşçı ve saldırgan” tutumlarını ölçüsüzlüğe vardıran başta Almanya olmak üzere Avrupa’nın büyük emperyalist güçleri, -kendileri ve Ukrayna olmadan-, D.Trump ile V.Putin arasındaki görüşmeyi engellemek için çaba gösterdiler. Hatta AB emperyalistleri 9 Ağustos tarihinde Ukrayna savaşına dair bir açıklama da yaptılar ve “diplomatik bir çözümün Ukrayna ve Avrupa’nın hayati güvenlik çıkarlarını koruması gerektiği, barışa giden yolun Ukrayna olmadan belirlenemeyeceği” iddiasında bile bulundular.
AB’li emperyalist ülkelerin D.Trump-V.Putin görüşmesi öncesinde yürüttükleri bu çaba ve diplomatik girişimler; “barış” ve “uluslararası hukuka bağlılık” mesajları taşımış olsa da esası başkaydı. AB’li emperyalist ülkelerin kendilerinin ve Ukrayna’nın bu toplantıya katılmak istemelerinin yegane amacı; kendilerinin emperyalist nüfuzlarını koruyup genişletme çabalarından başka bir anlam taşımamaktaydı. Başka bir ifadeyle Ukrayna pazarından pay kapma çabası diyebiliriz.
Alaska görüşmesinin sadece Rusya ile ABD liderleri arasında gerçekleşmesi aynı zamanda bugünkü dünyada “kimlerin efendi olduğunu, kimlerin karar verici, kimlerin kararlara uyacaklar” olacaklarını bizlere açık bir şekilde göstermiştir. Burada şuna tanık olmaktayız; AB’li emperyalist ülkelerin dışlanması ABD emperyalistlerinin müttefikleri üzerindeki tahakkümlerini geliştirme yönelimi içindedir.
AB’li emperyalist ülke liderleri D.Trump’un bu tavırlarında çok rahatsız oldukları açıktır. AB ülkeleriyle ABD arasındaki bu çelişkiler daha doğrusu çıkar çatışmaları önümüzdeki süreçte enerji politikalarından askeri harcamalara, emperyalist politikalara ve önümüzdeki süreçte Ukrayna’nın inşa planlarında daha geniş çelişkileri, çatışmaları su yüzüne çıkaracağı anlamına gelmektedir.
D.Trump, Alaska zirvesinden hemen sonra V.Zelenskiy’i telefonla arayarak “Halihazırda Rusya’nın kontrolünde bulunan bölgelere ek olarak Donbas’ın tamamının Rusya’ya bırakılması karşılığında savaş sona erecek” demektedir. Bunun anlamı; önceki ABD yönetimi ve başı J.Biden’in ülkesinin emperyalist çıkarları gereği kullandığı, şimdiki ABD yönetiminin, D. Trump’un yeni çıkarları için kenara itelediği Ukrayna ve V.Zelenskiy ile karşı karşıyayız.
Alaska zirvesinden hemen sonra Ukrayna Devlet Başkanı V.Zelenskiy, Beyaz Saray’da ABD Başkanı D.Trump ile biraraya geldi. İki lider Oval Ofis’te basın toplantısı yaptılar. Alaska zirvesiyle ilgili değerlendirmeden sonra D.Trump, V.Zelenskiy’le görüşmesinin hemen ardından Rusya Devlet Başkanı V.Putin’le bir telefon görüşmesi yapacağını açıkladı. “Bu toplantı bittikten sonra aramamı bekliyor” diyen D.Trump, üçlü bir görüşme ihtimalinin de masada olduğunu belirti. Üçlü toplantının gerçekleşmesi halinde savaşın sona ermesi için bir şans olduğunu da ifade etti ve V.Putin’in Alaska görüşmesindeki isteklerini ekledi. Rusya’nın Ukrayna’nın Donbas bölgesinin tamamını istediğini, diğer bölgelerden çekileceğini aynı zamanda da V.Zelenskiy’in Kırım’ı ve NATO üyeliğini unutmasını gerektiğini ima ettiği anlaşılmaktadır.
D.Tump ile Oval Ofis’te gerçekleşen basın toplantısında V.Zelenskiy, Ukrayna’nın güvenliği için ABD’den çok şey beklediklerini ifade ederek; silah, istihbarat, eğitim ve güçlü bir orduya ihtiyaç duyduklarını, bunların gerçekleşmesini de, ABD ve AB ülkelerinden beklediklerini ifade etti. D.Trump da V.Zelenskiy’e Rusya ile bir anlaşma sağlanması karşılığında, ABD’nin Ukrayna’nın güvenliği konusunda garantör olacağını söyledi. AB’li emperyalist ülkeler de bu sürece destek olacaklarını ifade ettiler.
V.Zelenskiy’in hemen ardından kendisine destek için Beyaz Saray’a gelen NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, İngiltere Başbakanı Keir Starmer, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, Almanya Başbakanı Friedrich Merz, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Finlandiya Cumhurbaşkanı Alexsander Stubb’la bir toplantı gerçekleştirildi.
Bu toplantıya katılan Almanya Başbakanı F.Merz ve Fransa Cumhurbaşkanı E.Macron Rusya ile yapılacak bir müzakerenin ön koşulu olarak ateşkesi desteklediklerini dile getiren açıklamalarda bulundular. NATO Genel Sekreteri M.Rutte ise Ukrayna’nın NATO üyeliğinin gündemde olmadığını ama Ukrayna’nın güvenliği gerekçesiyle NATO birliklerinin bu ülkede konuşlandırılmasını isteyen bir konuşma gerçekleştirdi.
Üçlü müzakereyle ilgili olarak Rusya Dışişleri Bakanı S.Lavrov, “ABD Başkanı Tump ve ekibi özellikle Alaska’daki toplantıdan sonra bu krizi çözmek için çok daha derin bir yaklaşım benimsedi” açıklaması yaptı. Rusya devlet kanalı Russiya-24’e konuşan S.Lavrov, “Ukrayna konusunda üçlü veya ikili hiçbir müzakere formatını reddetmediklerini” söyledi.
NATO Genel Sekreteri M.Rutte’nin “NATO birliklerinin Ukrayna’da konuşlandırılması talebine karşılık Rusya için kategorik olarak kabul edilemez” bir “keskin tırmanma” olarak nitelendirilen bir bildiri yayınlandı. Bildiride böyle bir eylemin “öngörülemeyen sonuçları olan kontrolsüz bir çatışma tırmanmasına” yol açılabileceği ifade edildi.
Bu toplantının hemen ardından D.Trump, V.Zelenskiy ve V.Putin arasında üçlü bir zirve planlandığı hatta zirvenin de Macaristan ya da İsviçre’de yapılacağı basına yansıdı. Bu zirve için konuşan D.Trump, “bu toplantıdan ateşkes değil, barışın çıkacağından çok umutluyum” dedi.
Alaska Zirvesi’nin kazananları ve kaybedenleri
D.Trump ile V.Putin arasında yapılan Alaska’daki Ukrayna ile ilgili görüşmelerde kimin daha kazançlı çıktığı tartışmasında şüphesiz öne çıkan, bu görüşmeden Rusya tarafının daha kazançlı çıktığı söylenebilir. Öncelikle şunu belirtmekte yarar var. ABD Başkanı D.Trump’un bugüne değin Rusya’ya yönelik diplomatik kuşatma uyguladığı, ekonomik abluka ve Uluslararası Mahkeme’nin arama kararına karşılık V.Putin’in Alaska’ya davet edilerek kırmızı halıda, müttefik bir lider gibi ağırlaması, V.Putin’i izolasyondan çıkardı. ABD’nin önceki Başkanı J.Biden’den bu yana uyguladığı “Rus ekonomisini çökertme” planı başarısızlığa uğramış oldu.
Rusya’nın Ukrayna’da istediklerinin önemli bir kısmını elde ettiği görülmektedir. Bundan kaynaklı olarak da Avrasya’da konumunu güçlendirecektir. Bu toplantıyla başlayan Rusya-ABD yakınlaşmasıyla Arktika’da ticaretten, ortak projelere kadar bir işbirliği geliştireceklerdir.
ABD, Çin’i kuşatma planı doğrultusunda Pasifik’teki askeri güçlenmesini art ırırken Rusya’yı Çin’den uzaklaştırma hedefi; D.Trump’un V.Putin’e yönelik Ukrayna konusundaki yumuşak mesajlarına rağmen Çin ve Rusya’nın stratejik ortaklığının çözülmediği aksine perçinlendiği ifade edilebilir. Ne var ki, emperyalistler arasındaki ittifaklar çelişkili birliklerdir. Yarının ne getireceği bilinmemektedir.
ABD’nin kazançları açısından baktığımızda; D.Trump yönetimi, ABD’de işbaşına geldiğinden bu yana Rusya ile AB ülkeleri arasındaki yakınlaşmasına son verdi. AB ülkelerine Rusya’ya uygulanan ekonomik, diplomatik abluka sayesinde askeri teknolojilerini sattı. NATO’ya üye olan ülkelerin askeri harcamalarını % 2 oranında artırmalarını sağlayarak uygulanan ekonomik abluka sayesinde Rusya’nın doğal gazı yerine kendisinin kaya gazı ihracatını artırdı. Ukrayna’ya verdiği silah borçlarına karşılık Ukrayna’nın yeraltı zenginliklerinde pay sahibi oldu. Rusya, Ukrayna ile savaş konusunda askeri ve ekonomik gücünü tüketirken ABD ise Rusya’nın Ortadoğu’dan (özellikle Suriye, İran) ve Kafkasya’daki bazı bölgelerde konumunu zayıflattı ve buralardaki pazarları ele geçirdi diyebiliriz. Tüm bunları elde ettikten sonra da ABD, Rusya-Ukrayna savaşına son vermek istiyor. Halbuki Ukrayna’yı kışkırtarak Rusya ile savaşa iten AB’li emperyalistler ve başta da ABD emperyalizmi gelmekteydi. Şimdi barışçıl kesilen onlar, barıştan yana olan onlar oldu(!)
Ukrayna savaşında D.Trump bir barış inisiyatifi rolü oynuyor ama ABD emperyalizminin Ukrayna üzerindeki tahakkümünü artıracak ikili anlaşmalar ve uzun vadeli güvenlik, maden, enerji işbirlikleriyle bu ülkeyi kalıcı olarak sömürgesi haline getirmektedir. ABD, Rusya’nın işgal saldırısından bu yana sözde hibe olarak verdiği silahların parasına karşılık şimdi değerli yeraltı madenlerinden pay istemekte, anlaşmalara zorlamaktadır.
Rusya-Ukrayna savaşının kaybedenlerine baktığımızda da başta Ukrayna gelmektedir. Ukrayna, yüzbinlerce insanını bu savaşta kaybetti. Ülke ekonomisi tam bir yıkım yaşıyor. Ülke bombardımanlarla harabeye dönmüş durumda. Kırım’ı, Donbas bölgesini kaybetmiş durumdadır.
Ukrayna’ya bu savaşta askeri ve ekonomik olarak destek sağlayan, insan gücü gönderen AB’li emperyalist ülkeler de kaybedenler arasında yer almaktalar. Bu kadar çok destek sağlamalarına rağmen Ukrayna’yı kurtaramadılar(!)
AB emperyalistlerinin yaptıkları açıklamalarda bu gerçek ifade edilmektedir. Avusturya, Almanya, Hollanda vb. ülkelerin Başbakanları, Dışişleri Bakanları gibi yetkili koltuklarda oturanlar; “Rusya bize saldıracak, Avrupa’da savaş çıkacak, en az bir haftalık yiyecek, su depolayalım” gibi çağrıları sıkça yapıyorlardı. Kendilerini de Rusya’nın tehdidinden “kurtarmış” değiller. Gerçi bu türden açıklamalar, halkları aldatmak için yaptıkları propagandalarından biriydi(!)
Savaşlarda kazanan silah tüccarlarından başkaları değildir. Savaşın kaybedenleri insanlık ve doğadaki yaşamdır. Emperyalist savaşlar dünya halklarına ölüm, kan ve gözyaşından başka bir şey getirmemiştir.