MURAT YETKİN’İN HEYEZANLARI | Hindistan komünistlerine yönelik bazı iftiralara cevap!

Bir süre önce Murat Yetkin isimli bir “gazetecinin”, “Meraklısı İçin Entrikalar Kitabı” isimli 11. baskısını yapan kitabındaki yoldaş Çaru Mazumdar’a ve HKP (M-L)’ye yapılan çeşitli iftiraları, internette çeşitli mecralarda “CIA maşası Maocu parti” minvalindeki başlık ve içeriklerle konu edildi. Bu haberden kopyalanan haberleri ve yürütülen “seviyeli” tartışmaları elemle izledik. Eski bir CIA ajanı olan Duane Clarridge’in iddialarını temel alan bu kitapta:

  1. a) “HKP (M-L)’nin ÇKP’den habersiz bir şekilde, tamamen ‘CIA ajanlarınca’ kurulmuş ‘ilk’ parti olduğu”,
  2. b) “Dünya kamuoyunun Çaru Mazumdar’ı esas soyadı Majumdar olsa da yanlış bir şekilde Çaru Mazumdar şeklinde tanıdığı”,

Ve bu minvalde bizim haberimizin olmadığı cevher değerinde(!) daha nice çeşitli bilgi “ortaya çıktı”. Bu tür vasıfsız bir “entrikalar kitabı” için kalem oynatmak derin bir acı verse de, MLM’ye ve komünizme karşı saldırıları boş bırakmamak için buna cevap vermek zorundayız.

Öncelikle kitabın ve bizi ilgilendiren kısmının başlığını ve künyesini verelim:

– “V-Maocu partiyi kurduran CIA ajanı Türkiye’de”. Yetkin, Murat. “Meraklısı İçin: Entrikalar Kitabı”. Doğan Kitap. 11. Baskı, Ekim 2017. ISBN: 978-605-09-4646-8. Sayfalar: 119-136

Bakalım acar gazeteci, büyük uzman Murat Yetkin ne demiş:

1) “CIA bir süre sonra Hindistan Komünist Partisi Madras il örgütünün, daha çok da şahsi çekişmeler nedeniyle (abç) Moskova yanlısı Yeni Delhi parti merkezine tepki olarak Pekin’in eleştirilerini tekrarlamaya başladığını saptadı.” (sayfa: 125)

Bu zat mı zırcahil, biz mi farklı bir şey okuyoruz emin değiliz. Lakin bildiklerimizle kıyaslayınca bu zatın, daha yazdığı alanda tek bir şey bile bilmeden “entrika” için papağan gibi Clarridge’in söylediklerini tekrarladığını anlıyoruz. Keşke Murat bey birazcık araştırma zahmetine girip HKP tarihini değiştiren büyük Telangana Silahlı Köylü Mücadelesini ve Andhra Tezi’ni öğrenseymiş. Öğrenseymiş ki, HKP içerisinde Çin Yeni Demokratik Devrimi modelinin daha 1948 yılından beri bir tartışma konusu olduğunu bilseymiş. Ama Murat bey sarih kaynaklara bakmaktansa entrika için Clarridge’e sarılmayı daha uygun bulmuş. Sağlık olsun, herkes gazeteci adlandırmasının hakkını verecek değil ya? Lakin biz yine de Mayıs 1948 tarihli Andhra Sekreterliği’nin belgesinden Murat beye bir alıntı sunalım ki, Andhra Tezi’nin bakış açısı neymiş öğrensin (Sundarayya, P. “Telangana People’s Struggle and It’s Lessons”. HKP (Marksist). Ekim 1972. Sayfa: 393.):

Bizim devrimimiz pek çok açıdan klasik Rus Devrimi’nden farklılıklar taşımaktadır, ama büyük oranda Çin Devrimi’ne benzerlik taşımaktadır. Mantıken genel grev ve silahlı ayaklanma değil, kurtuluşa kırlardan azimli bir direniş ve köylü devrimi yapısında uzatmalı bir iç savaşla önderlik ederek iktidarın Demokratik Cephe elinde zaptıyla sonuçlanacağı mantığındadır.

(…)

Bütün bunları göz önüne alırsak, kitleler içerisinde durumumuzun iyi olduğu Andhra, Kerala ve Bengal’in belli noktaları gibi alanlarda Nehru hükümetinin bizi acımasızca tasfiye etmeye yönelen askeri saldırılarının karşısında (Çin tipi) gerilla savaşının koşullarının düşünülmesi vakti gelmiştir.

Buna karşılık 2. Kongre’de seçilen HKP Politbüro’su bu görüşleri “Leninizmin inkarı” diye niteleyerek tamamıyla reddetti ve Rus Devrimi modelinin tek geçerli yol olduğunu ilan ederek Halk Savaşı’nı savunanlara savaş açtı. Andhra Tezi, 1960’ların başında HKP merkezine açılan savaşta önce HKP (Marksist)’i kuracak kadrolarca savunulmuş, sonradan HKP (Marksist) yeni-revizyonistleri eleştirdikleri konularda HKP’den de geriye kalınca HKP (M-L) tarafından savunulmuştur. Yani Murat beyin iddia ettiğinin aksine ortada temelinde “şahsi meseleler” üzerine inşa olunup var olan bir ayrılık yok; aksine yıllara varan bir iki çizgi çatışmasının sonucu olarak yaşanan bir ayrılık var.

1) “Daha önce CIA ajanları tarafından çalınmış belgelerden üretilmiş (abç), güya Çin Komünist Partisi antetli kâğıtlarla, Madras örgütüne sanki Pekin’den gönderilmiş gibi ‘Doğru devrimci çizginizi, başarılarını takdirle izliyoruz’ tadında mektuplar, makaleler yollamaya başladı. Madraslı komünist liderlerle güya Pekin’den, yani ‘Merkez’den gelen bir Çin görevlisi sahte kimliğindeki CIA ajanıyla gizli buluşmalar dahi ayarlandı. Hintli komünistler Çinli komünist ajanla buluştuklarını düşünürken aslında bir CIA ajanıyla buluşuyorlardı. Buluşmalara giden ‘Petros’ kod adlı CIA ajanı aslında Çinli bile değildi. Ama çekik gözleriyle Hintlilerin onu Çinli varsayacaklarını düşünmüştü CIA ve yanılmamıştı.” (sayfa 125)

Bahsi geçen yaşanmış(!) görüşme hangisi bilemiyoruz, zira tarih vb. olmadan çok flu bir iddiayla karşı karşıyayız. Dahası, Hintli komünistleri aptalmış gibi gösteren bu iddiaya inanmak pek de olası gözükmüyor (yani biz buna inanacak kadar “saf” değiliz, bu iddiayı aktaranları bilemeyiz). Lakin eminiz ki Murat Yetkin, HKP (M-L) kurucularının ÇKP yöneticileriyle direkt olarak Çin’de görüştüğünü bilmiyor. Kendisine 1967 yılında (ki daha HKP (M-L) kurulmamıştı bile) Nepal üzerinden Çin’e giden Dipak Biswas, Kanu Sanyal, Khudan Mullick ve Khokan Mazumdar’ın seyahatinden bahsetmek gerek (Murat bey bu tarihe mal olmuş gerçeği çürütmek için o kadar çalışır mı bilemeyiz ama olur da kafayı takarsa diye biz belirtelim, Kanu Sanyal polis ifadesinde bu yolculuğu inkar etmiş ve “fırsat bulursam gitmek isterim” demiştir, elbette ki bunu demesindeki amaç polise bilgi vermemektir). Kısaca özetleyelim (bkz: “The First Naxal: An Authorised Biography of Kanu Sanyal”. Paul, Bappaditya. SAGE Publications. Hindistan. 27 Ağustos 2014. Sayfalar 115, 116, 117): Daha önce Doğu Pakistan üzerinden geçme girişimleri başarısız olan bu kadrolar, Çaru’yu da bilgilendirerek Nepal üzerinden Çin’e gitmek üzere Bidhannagar’dan yola çıktılar. Bihar’da Kishanganj kasabasına otobüsle ulaştılar. Oradan Raxaul istasyonuna bir gece treni ile gittiler ve Kathmandu’ya otobüsle geçtiler. Burada ise geçirdikleri kısa bir süre ardından elçilikle temas kurabildiler (ilk girişimde güvenlikçe geri çevrilmişlerdi, ertesi günkü ikinci denemede elçilik görevlisi bir gün sonra tekrar gelmelerini istedi, üçüncü denemede elçilikle görüşüp ÇHC’ye gitmek istediklerini belirttiler ve elçiliğin Pekin’e bu isteği iletip isteğin kabul edilmesi ardından ÇHC’ye geçtiler). Bizzat ÇHC’de askeri ve teorik (ki bu teori “Marksizm-Leninizm-Mao Zedung Düşüncesi” oluyor) eğitim aldılar.

Kaldı ki bundan önce de Naksalbari toprak mücadelesi patlak verdiğinde 28 Haziran 1967 tarihli Pekin Radyosu yayınında bu mücadele selamlanmıştı. (https://web.archive.org/web/20030402204153/http://maoism.org:80/misc/india/cpiml/cpiml-pw/30years/part1.htm): “Hint Komünist Partisi’ndeki devrimcilerin liderlik ettiği köylülerin silahlı mücadelesinin bir aşaması Hindistan’ın Batı Bengal eyaletinin Darjeeling bölgesinde oluşturuldu. Bu, Hint halkının başlattığı devrimci silahlı mücadelenin ön cephesidir.

Bu selamlamanın ardından 5 Temmuz 1967 tarihinde ÇKP yayın organı Halkın Günlüğü dergisinde bu ayaklanma hakkında “Hindistan Üzerindeki Bahar Gök Gürültüsü” başlığıyla bir yazı çıkmıştı. Murat bey okumuş mudur bilemiyoruz, o yüzden yazının son kısmını buraya alıyoruz; belki bu vesile ile okuma şerefine nail olur (“Spring Thunder Over India”. “Liberation”. Kasım 1967. Cilt: 1. Sayı: 1. Sayfa: 24): “Ama emperyalistler, Hint gericileri ve modern revizyonistler, sabotaj ve baskılarında ne kadar sıkı ortaklık etseler de, Hint Komünist Partisi içindeki devrimcilerin ve Darjeeling’deki devrimci köylülerin yaktığı silahlı mücadele meşalesi söndürülemeyecektir. ‘Tek bir kıvılcım bozkırı tutuşturabilir’. Darjeeling’deki kıvılcım bir bozkır yangını başlatacaktır ve bu yangın Hindistan enginlerine yayılacaktır. Bu büyük silahlı mücadele fırtınası Hindistan’ı boydan boya saracaktır. Hint devrimci savaşımı mücadelesi uzun ve dolambaçlı sürecekse de, Marksizm-Leninizm-Mao Zedung Düşüncesi rehberliğindeki Hint devrimi kesinlikle muzaffer olacaktır.”

Aynı zamanda Liberation dergisindeki yazılar ÇKP tarafından yakından takip edilecektir. Ama eğer ki Murat bey bundan da tatmin olmazsa, kendisine son olarak Suren Bose’nin Çin seyahati örneğini verebiliriz.

1970 yılında Suren Bose, ÇHC’ye gidip Kang Şeng ve Çu En-Lay tarafından kendisine iletilen ÇKP’nin HKP (M-L)’ye eleştirileri ve kimi güncel meseleler üzerine görüşmüşlerdir. Murat bey belki Kang Şeng gibi büyük bir komünistin kim olduğunu bilmeyebilir (ÇKP’nin kardeş partilerle ilişkisinden o sorumluydu, ayrıca Merkezi Kültür Devrimi Grubu’nun önderlerindendi); lakin ÇHC Başbakanı Çu En-Lay’ın kim olduğunu herhalde biliyordur. Yani bu tür bir üst düzey görüşmenin önemini tam olarak kavrayamazsa bile herhalde temelde anlayacaktır.

Suren Bose, 11 Nisan 1972, 20 Nisan 1972 ve 24 Nisan 1972 tarihli ek polis ifadelerinde seyahati şöyle anlatıyordu (Mukherjee, Arun Prosad. “Maoist Spring Thunder: The Naxalite Movement (1967-1972)”. K.P. Bagchi and Company. 2007. Sayfalar: 232-235): “[Öncesinde Londra’ya geçip BKP (M-L) yöneticileriyle görüşmesini, oradan Roma’ya geçip Arnavutluk elçiliğiyle temasını ve Arnavutluk’a geçişini anlatıyor, …] Orada ikametimin 2.-3. gününde, Beharstyulla (?), bir AEP MK Üyesi, benle bungalovda görüştü ve Arnavutluk’u ziyaretimin sebebini sordu. Ona Çin’e gidip Çinli yetkililerle görüşmek istediğimi belirttim. Onun aracılığıyla Arnavutluk’taki Çin elçisiyle görüştüm ve ona belgeleri sundum. Çin elçisi beni dinleyip tekrar elçiliğe başvurmamı söyledi. Bundan sonra, üçüncü günde Çin elçiliği tarafından tekrar çağrıldım ve Çin elçisi Çin hükumetine, Çin’e ziyaretime itiraz olmadığını bildirdi. Daha önceki gibi, bunda da, ayrı bir kağıda, aynı sebeple vizem verildi.

23 Eylül 1970’de Tiran Havaalanı’nı saat öğleden sonra 1’de (Arnavutluk saati) Pakistan Uluslararası Havayolları ile Çin’e gitmek üzere terk ettim. Uçak Şangay’a (Çin saatiyle) 24 Eylül 1970 saat öğleden sonra 3.30’da ulaştı. Yolculuk boyunca PUH uçağı Kahire, Karaçi, Dakka, ve Şangay’a uğradı. Şangay Havaalanı’nda saat öğleden sonra 6’ya (24 Eylül 1970) kadar bekledim ve Çin Ülke İçi Servis uçağına aktarıldım. Uçak Pekin’e saat öğleden sonra 8.30’da (Çin saatiyle, 24 Eylül 1970) vardı. Aşağı yukarı Tiran’dan Pekin’e gelmem 33 saati buldu.

Pekin Havaalanı’nda beni iki Çinli beyefendi -birisi Bay Lee diğeri ise Çince bilen bir Bengalli- karşıladı. Pekin Havaalanı’ndan Pekin’in batı tarafındaki bir konuk evine alındım. (…)

24 Eylül 1970 ile 2 Ekim 1970 tarihleri arasında vaktimi boş geçirdim, bu zaman zarfında hiçbir Çinli yönetici benimle görüşmedi. (…) 3 Ekim1970’de, ÇKP Dış İşler Departmanı’ndan bir beyefendi olan Çeng-Şeng-Şan benimle görüştü ve Çin’e ziyaretimin tam sebebini sordu; ona şu meseleler üzerine ÇKP yetkilileriyle görüşmek istediğimi belirttim:

  1. a) Neden Pekin Radyosu başta HKP (M-L)’ye tamamen destekler yayın verirken daha sonradan yayınlar durdu.
  2. b) BKP (M-L) liderlerinin Çaru Mazumdar önderliğindeki HKP (M-L)’ye eleştirilerinden aktararak [BKP (M-L) yöneticileri kendisine ÇKP’nin de aynı minvalde eleştirileri olduğunu iletmişti] ÇKP’nin eleştirilerinin [varlığının] olup olmadığı hakkında tutumunu öğrenmek.

28 Ekim 1970’e kadar ÇKP yöneticilerinin benimle görüşeceği yönünde herhangi bir mesaj almadım. (…)

29 Ekim 1970 akşamı Bay Li ve tercüman tarafından Büyük Halk Kültür Salonu’na götürüldüm. Bekleme odasında bekledikten sonra, Bay Çeng-Şeng-Şan gelip beni bir odaya aldı. Çu En-Lay ve Kang Şeng odada beklemekteydi. Saat öğleden sonra 6 (Çin saatiyle) civarlarıydı. Hepimiz masanın etrafına oturduğumuzda Bay Çeng-Şeng-Şan beni kendilerine tanıttı. Çu En-Lay, Kang Şeng ve Çeng-Şeng-Şan bir tarafta otururken, ben ve tercümanlık yapan Çinli bir hanım onların karşısına oturduk. (…)”

Buradan sonrası ÇKP’nin HKP (M-L) çizgisine eleştirileridir. Yani özetlersek ÇKP, HKP döneminde de, HKP (Marksist) içerisindeki muhalefet döneminde de, Tüm-Hindistan Komünist Devrimcileri Koordinasyon Komitesi (T-HKDKK) sürecinde de, HKP (M-L) döneminde de Hintli komünistlerle çeşitli defalar temaslar sağlamış, yayınlarıyla kendilerine destek olmuştur.

Ayrıca belirtmek isteriz ki, CIA ajanları illa “ÇKP metnine benzemesi için” Peking Review gibi yıllardır yayınlanan ve o dönemler kolayca temin edinilebilen dergilerden bakmaktansa “doküman ele geçirmek” zorundaysa veya aynı şekilde sahtesi çok kolay üretilebilecekken antetli kağıt ele geçirmek zorundaysa ya CIA ajanlarının canları çok sıkıldığından sürekli aksiyon peşinde koşuyorlardır ya da teşkilat bünyesinde aşırı salak personeller barındırıyordur. Bizce yazar, yel değirmenleriyle savaşmayı da geçmiş, kendini yağlayıp bizatihi yel değirmenleriyle kendisi güreşe durmuş vaziyettedir.

  • “Hintli komünistler biraz daha bölündü. Mao’nun haberi bile olmadan, CIA yönlendirmesiyle Maocu olan Hintli komünistler dünyanın Çin dışında ilk Maocu komünist partisini, (abç) yani Hindistan Komünist Partisi-Marksist Leninist’i (HKP-ML) 1969’da kurdu. (…) CIA tarafından nasıl aldatılıp kullanıldığını muhtemelen hiç öğrenemedi Majumdar. Ama Majumdar’ın adı, pek çok NATO üyesi ülkede olduğu gibi Türkiye’de de, Çaru Mazumdar telaffuzu ile tanınacaktı. (…)” (sayfa: 126)

Biz bu bayın yazdıklarına gerçekten hayret ediyoruz, zira bu gazeteci şimdi de HKP (M-L)’yi Uluslararası Komünist Hareket’teki 1960 sonrası bölünmede ilk kurulan parti ilan etmektedir. İyi madem, o zaman ikincisi de TKP/M-L olsun, nasılsa bilmeyenler varsa inanırlar değil mi? Uluslararası Komünist Hareket’in tarihi hakkında bilginiz kıtsa hiç yoktan biraz araştırma yapmak iyidir. Avrupa’da, SBKP-ÇKP ayrılığı sonrası ilk ÇKP destekçisi grup olan Jacques Grippa’nın kurduğu Belçika Komünist Partisi (Revizyonist partiden ayırmak için genellikle bu partinin sonuna “Çinci” yazısı getirilir. Şunu da belirtelim ki bu grup daha sonradan Liu Şaoçi revizyonizmini destekleyerek UKH’den savrulmuştur.) daha 1963 yılında kurulmuşken, ya da Yeni Zelanda Komünist Partisi 1960’ların ilk yarısında safını ÇKP’den yana tutmuşken (daha birçok örnek var, biz bu birkaç örneği kafi görüyoruz), 22 Nisan 1969 tarihinde kurulan HKP (M-L) nasıl ilk parti oluyormuş?

Dahası Murat beye göre, Çaru Mazumdar’ı Bengalce olan Majumdar değil de Hintçe hali olan Mazumdar şeklinde yazınca (ki kendisi de attığı imzadan dolayı böyle tanınıyordu) hataya sapıyormuşuz. Çok teşekkürler Murat bey, herhalde bir sonraki tekzibinizin konusu da Wade-Gilles metoduyla çevrilen Mao Çe-Tung adının Pinyin şekliyle Mao Zedong olması gerektiği üzerine olacak! Şöyle örnek verelim, nasıl Hüseyinov soyadı Rusça’ya çevrildiğinde Guseynov olursa misal (veya başka dillerden de kendi dillerine uyarlama örnekleri verilebilir), Majumdar ismini de Bengalce’den Hintçe’ye uyarlarsanız Mazumdar olur.

Son dediğinize cevabımız ise bizce açıktır: Çaru Mazumdar, hiçbir zaman CIA’ya alet olmadığından bu “alet olma” meselesini de öğrenemeyecektir; zira yukarıda da kanıtladığımız üzere asla yaşanmamış bir şey öğrenilemez.

  • “Kongre Partisi iktidarı yoksul köylüler arasında taraftar bulan HKP-ML’yi dağıttı. Üyeleri –Majumdar dahil– teröristlikle suçlandı (abç), işkenceli sorgulardan geçirildi. (…)” (sayfa: 126)

Murat bey, HKP (M-L) “terörist bir örgüt” ilan edilmemiştir, dolayısıyla üye ve taraftarları da teröristlikle yargılanamaz. Olsa olsa, işledikleri eylemler suçlamasıyla yargılanmışlardır. Hindistan’da HKP (M-L), her ne kadar kendisine karşı bir kontrgerilla mücadelesi sürdürülmüşse de, 26 Haziran 1975 tarihli OHAL’in ilanına kadar yasadışı ilan edilmemiştir. OHAL ilanı ardından ise Birlik Hükumeti, 10 tanesi “Naksalit” denen gruplar olmak üzere (bunların çoğunluğu HKP (M-L) fraksiyonudur) 26 grubu yasadışı ilan etmiştir. Bu gruplar şunlardır (“Ban on 26 extremist organisations”. Socialist India [Kongre Partisi yayın organı]. July 12, 1975. Cilt: XI. No: 6. Sayfa: 5, not: HKP (M-L) fraksiyonları sıralanırken “KP (M-L) Çaru Mazumdar destekçisi – Lin Biao destekçisi” gibi ayrım noktaları üzerindeki duruşlarından fraksiyonlar betimlenmiştir, biz bilinen isimlerini yazıyoruz):

  1. Anand Marg
  2. Hindistan Proutist [Prout Teorisi, ismini İlerici Faydalanma Teorisi (Progressive Utilization Theory)’nin ilk hecelerinden alır] Forumu
  3. Hindistan Proutist Bloku
  4. Vişva Sankranti Seva (Gönüllü Sosyal Hizmet)
  5. Seva Darm Misyonu
  6. Eğitim, Yardım ve Refah Seksiyonu
  7. Pragatişeel Bojpuri Samaj
  8. Angika Samaj
  9. Banğelhand Samaj
  10. Evrensel Proutist Emek Federasyonu
  11. Evrensel Proutist Öğrenci Federasyonu
  12. Rönesans Evrensel Kulübü
  13. Rönesans Sanatçılar ve Yazarlar Cemiyeti
  14. Anand Marg Evrensel Yardım Timi
  15. HKP (M-L) 2. MK (Lin Biao’cular)
  16. HKP (M-L) Kurtuluş (anti-Lin Biao’cular)
  17. HKP (M-L) Geçici MK (Satyanarayan Singh – Çandra Pulla Reddi grubu)
  18. Andhra Pradeş Komünist Devrimcileri Koordinasyon Komitesi (Tarimela Nagi Reddi grubu, sonradan HKDBM (M-L) (bkz: 23. Madde))
  19. HKP (M-L) Merkezi Örgütlenme Komitesi (Suniti Kumar Ghosh – Şarma grubu)
  20. HKP (M-L) Doğu Hindistan Bölgesel Sağlamlaştırma Komitesi
  21. Maoist Komünist Merkez
  22. Mukti Yudha Grubu
  23. Hindistan Komünist Devrimcileri Birlik Merkezi (Marksist-Leninist)
  24. Hint Komünistleri Merkezi (1974’de HKP (Marksist)’ten koptular, bunlar normalde Naksalit değildiler ve Naksalitleri [ve HKP (M-L)’yi] “Hindistan’ın Narodnikleri” olarak nitelendirmişlerdir ama listede Naksalitler kısmında yer almışlardır)
  25. Raştriya Svayam Sevak Sanğ
  26. Cemaat-i İslami-yi Hind

Bundan önce sadece bir eyalette HKP (M-L), o eyalet düzeyinde terör örgütü/yasadışı ilan edilmiştir. Yani burada da hata üzerine kurulmuş bir söylem yatmaktadır.

“Türkiye’de solun bölünmesi sürecinde elden ele dolaşan (abç) Doğu Perinçek’in başını çektiği Aydınlık çevresinde okunmaya başlayan bir siyasal metin (abç) vardı. Bu metin başlangıçta CIA ajanı Clarridge’nun yönlendirmesiyle tohumları atılmış, HKP-ML’nin Genel Sekreteri Çaru Mazumdar’ın “sekiz ilkesi”ydi. (abç) Majumdar’ın halk savaşı teorileri, (abç) 1970’lerde silahlı mücadeleye kayan Türkiyeli devrimcilerin başucu kitapları arasında yer aldı. (abç)” (sayfa: 127)

Murat Yetkin’den ricamız “8 ilke” dediğiniz “Revizyonizme Karşı Mücadelede 8 Tarihi Doküman”ın Türkçe çevirilerinin nerede basıldığını bize bildirmesidir. Çünkü onun iddiasının aksine Çaru Mazumdar, ülkemizde asla yeterince çevrilmemiştir (bilhassa kritik yazıları için bu yetmeyen kısım daha geniştir) ve bu ciddi bir eksikliktir. Çaru Mazumdar’ın çevrilen yazıları da, ya yurtdışında Proleter Devrimci Yıldız (TİİKP’nin yurtdışında çıkardığı bir yasal yayın organı) dergisinde yayınlanan çevirilerden okunmuştur ya da kadrolar okumuşsa teksir kopyaları okumuştur. Bundan başka Türkiye içerisinde Proleter Devrimci Aydınlık’ta bir sayı “Hindistan’da Halk Savaşı”na dosya ayrılmıştır, burada birkaç çeviri vardır (ki bunların da hepsi Çaru Mazumdar’a ait değildir, HKP (M-L) 1. Kongre dokümanları ile birlikte yayınlanmıştır). Bunların hepsi Liberation dergisinden alınan yazılardır, Murat beyin iddia ettiği 8 Doküman ise, 1964-66 süreci arasında yazılmıştır. Bunlar o dönemler Türkçe’de yoktu. Eğer vardıysa, Murat beyden tekrar rica ediyoruz, bunların nerede ve ne zaman basıldığını ve mümkünse bizim nasıl temin edebileceğimizi bize bildirsin.

Gerçek şudur ki, genellikle ’71 Silahlı Atılımı’nı etkileyen kitaplar Alberto Bayo’dan “Gerilla Nedir?”, Che Guevara’dan çeşitli günlükler ve Askeri Yazılar, Carlos Marighella’dan “Şehir Gerillasının El Kitabı” gibi eserlerdir. Kaldı ki bunlar Marksistlerin değil, maceracıların çizgilerini oluşturmalarında temel teşkil etmiştir (’71 Silahlı Atılımı sürecinde her ne kadar parlamentarizm ve pasifizmden kopuş sağlansa da, revizyonizmden kopuşun sağlanması TKP/M-L’nin kuruluşuna kadar söz konusu değildi ve diğer örgütlerin ideolojik yapılarına modern revizyonizm damgasını vurmuştu). Lenin’in Partizan Savaşı, Mao’nun Askeri Yazılar’ı gibi eserler komünistlerin silahlı mücadele anlayışını çizmiştir. Ülkemiz devrimci hareketi Çaru Mazumdar’dan sadece ihtilâlcilik konusunda etkilenmiştir dersek abartmış olmayız. Tabii, direkt olarak HKP (M-L) metotlarını kopyalayan Ovalıoğlu-Adiloğlu grubu gibi bir grup olsa da (bu grup her ne kadar hep “Sandık Cinayeti” ile gündeme gelse de, esasında 12 Mart’ta Şefik Gültekin isimli bir devrimciyi de şehit vermiştir ve anılması gereken Şefik Gültekin’dir, bu elim vaka değil) bu grup ne parti teşkil edecek yapıdadır, ne de bunu yapabilecek kadar var olmuştur. Kaldı ki zaten, kendileri de bir parti esasları üzerinde örgütlenecek perspektife sahip değillerdi. Yani bu küçük istisna asla bir kıstas olamaz.

“[bir önceki alıntının devamında] Bunlar arasında 1972’de İbrahim Kaypakkaya tarafından kurulan yasadışı TKP-ML örgütü de vardı. (abç) Tıpkı Mazumdar’ın kendisi gibi, arayış içindeki Türkiyeli komünist devrimciler de stratejik bilek güreşinin bir parçası olduklarını fark edemediler. (abç)” (sayfa: 127)

Murat bey, size üzülerek bir haber vermemiz gerekmektedir: TKP/M-L Mazumdarcı değildir. TKP/M-L’nin Mazumdar’ı kopyalaması için, öncelikle yabancı dil bilen bir kadroya ihtiyacı vardır, ki o dönem böyle bir olanak yoktur. Buna ek olarak yurtdışından Liberation dergisindeki yazıları (artık direkt derginin sayfaları olabilir, teksir kopyalar olabilir veya daktilo edilmiş dergiden alınan yazılar olabilir, artık hangisi ise) yurtdışında Türkçe’ye çevrilmiş halini veya çevirmeden orijinal dilindeki metni içeri sokup içeride çevirecek kadrolara ihtiyacı vardır, yani yurtdışından malzeme getirecek bir ilişki ağı ihtiyacı vardır; ki TKP/M-L’nin o döneminde bu da yoktur. Eh, eldeki sayılı metnin de nereden olduğunu açıkladığımıza göre, TKP/M-L’nin kopyalayabileceği düzeyde bir HKP (M-L) külliyatı Türkçe’de yoktur. TKP/M-L o dönem yalnızca çevrilen yazılardan bir alanda hatalı olarak etkilenmiştir, o da “Halkın Birleşik Cephesi yalnızca bir veya birkaç bölgede Kızıl Siyasi İktidar kurulduktan sonra oluşturulabilir” şeklinde özetlenebilecek görüştür. Sonrasında Şubat 1978’de Ankara’da düzenlediği 1. Konferansı’nda bu hatalı görüşü değiştirmiştir. Bundan başka, İbrahim Kaypakkaya’nın HKP (M-L)’den etkilenerek oluşmuş bir görüşü yoktur. Sadece Oral Çalışlar’ın anlattığı bir anıda köylü birliklerinin köye gelip bir ağa öldürmesi, ardından devrimci bir tiyatro ile bunun ve silahlı mücadelenin ajitasyonunun köylülere yapılması şeklinde İbrahim’in kurduğu bir “hayal” vardır ki bunu düşlemek kimseyi Mazumdarcı yapmaz.

Devrimcilerin “bilek güreşinin bir parçası olduğunu fark edememe” şeklinde gerici fikirlere ise değinmeyeceğiz bile. Türkiye halkının evlatları olan gençliğimiz, sizin aksinize “büyük güçlerin kışkırtması” ile bu mücadelelere girişmediler, Vietnam kahramanlarının verdiği can bedeli mücadele gibi, Çin halkının zaferi gibi bir devrimci mücadele yolunda adım adım kendini aşarak yetişmiş ve bu mücadeleye girişmiştir. Ülkemiz devrimci gençliği, önderlerinin dökülen kanlarıyla inşa ettikleri mücadeleye layık bir gençliktir. Piyonluk, bilinçsizlik ancak sizin gibilerinindir!

Murat beyin bu ve benzeri iddialar yeni değildir, yaklaşık 10 yıldır dillendirdiği bir iddiadır. Ve ne hikmettir ki bu tür bir iddiayı dile getiren Murat bey, başka kaynaklara bakmaktan imtina ederek yıllar önce yazdığının aynısını tekrar tekrar yazmakta beis de görmemektedir (http://www.radikal.com.tr/yazarlar/murat-yetkin/false-flag-964433/). Gerçek şu ki, revizyonistler, bu tür “CIA ajanı”, “provokatör” vb. iddiaları komünist ve devrimci önderler ile komünist ve devrimci partileri/örgütleri karalamak için yıllarca yapmıştır ve yapmaktadır.

Bunun en “Alla Turca” örneği bizdeki Berlin’den “Mehternasyonal” okuyup devrimcilere küfreden, faşist 12 Mart’a karşı direnen devrimcilere “anarşist”, “CIA ajanı”, “provokatör” diyen Türkiye Revizyonist Partisi radyosuydu. Bir de radyosu bozulmuş, provokasyon fobisinden kafasını “yer altına” sokamayan Deccal’imiz vardı. Bu Deccal’e göre “Kuva-i Milliye ruhuna sahip halkımıza Halk Savaşı öğretmeye çalışanlar” provokatördü. İşte bizdeki bu revizyonistler gibi, diğer ülkelerde de revizyonist şefler devrimcilere CIA ajanı ve provokatör diyordu. Yine bu revizyonist şeflerce ahir zamana kadar pusuya yatan tekkeler, CIA ajanlığıyla suçladıkları bu yapıları karalamak için CIA ve onun beslemesi yerli ajanlarca yayılan sahte dedikodulara (buradaki buna örnek de Murat Bey’in dayanağı olan Clarridge’in yazdıklarıdır) sarılıyordu.

Sadece revizyonistler değil, egemen sınıflar da (doğal olarak) bu tür yalanlarla çokça defa komünistleri karalamaya çalışmıştır, halen daha bunları yapmaktadır. Tarihten bir örneğe, Başkan Gonzalo örneğine bakalım: Başkan Gonzalo’nun “ateşkes” çağrısı yaptığı gibi gerçek dışı bir iddia ortaya atılarak (ve bu sahte bir yayınla televizyonlarda verilerek) başta Peru Komünist Partisi kadroları, genel olarak ise halk kitleleri üzerinde moralsizlik, yılgınlık ve teslimiyeti dayatma saldırılarında bulunulmuştur. Bu, hakim sınıfların sürekli uyguladığı bir psikolojik harp taktiğidir, alışık olduğumuz bir komplodur. Zira revizyonistlerin sarıldığı bu yalanları ortaya atan CIA ve beslemesi yapılar, aynen revizyonistlerin istediğini istemektedir: Komünist örgütleri, komünistleri ve komünizmi küçük düşürmeye çalışmak! Buna kananlar da, sınıf mücadelesine, 5 ustaya ve komünizme çoktan sırtını dönen revizyonistliği çoktan tescillenmiş döneklerdi.

Murat beye önerimiz, Hollanda Marksist-Leninist Partisi gibi gerçekten ajan olarak kurulduğu tescillenmiş örgütler hakkında yazmasıdır. (Her ne kadar bunu direkt olarak CIA değil de beslemesi AIVD kurmuş olsa da herhalde bayımıza o da yeter). Hem, o tür gerçekten ajanların kurduğu gruplar hakkında yazarsanız biz de sizin saçmalık abidenize bunun gibi bir yazı yazma gereği duymayız. Ama buna ek olarak BVD’ci Fritz Hoekstra’nın da belirttiği gibi, o dönem gizli servisin Maocular gibi aynı zamanda Hollanda KP gibi revizyonistler içerisinde de yer aldığını, yani HMLP örneğindeki gibi ajanlığın sadece “Maoculuğa özgü” olmadığını da belirtmenizi bekleriz! (https://web.archive.org/web/20041026092048/http://www.ayandehnegar.org/s_1.php?news_id=677) Hoş, HKP (M-L)’ye bunları derken, HMLP örneğinden UKH’nin bir ucundan girer diğer ucundan çıkarsınız ya, neyse. Ama sizi de anlıyoruz, tabii ki HKP (M-L)’nin aksine bu ajan parti asla bir avuç kişiyi geçmediğinden, bundan Marks, Engels, Lenin, Stalin ve Mao Zedung yoldaşların liderliğindeki Uluslararası Komünist Hareket’i “ajan göstermek” pek etkili olmaz. Bu açıdan bakarsak siz de haklısınız: HKP (M-L) gibi şanlı bir komünist partiye saldırmak daha çok ekmek getirir.

Egemen sınıflar, karşısında soğuk sudan çıkmışçasına korku içerisinde titredikleri komünistlere ve devrimcilere karşı her dönem yalan yazıp çizmiştir. Çünkü TKP/M-L Dava Dosyası’nda yer alan bir MİT raporunda İbrahim Kaypakkaya için yazılan bu satırlar nasıl Türkiye’de onun için geçerliyse, aynı şekilde Peru’da Başkan Gonzalo için, Hindistan’da Çaru Mazumdar için de geçerlidir (Kaypakkaya, İbrahim. “Seçme Yazılar-1”. içerisinde: “Önsöz”. Ocak Yayınları. 1979. Sayfa: XXI): “Türkiye’deki komünist mücadelede şimdiki halde en tehlikeli olan İbrahim KAYPAKKAYA’nın fikirleridir. Onun yazılarında sunduğu görüşler ve öngördüğü mücadele metodları için hiç çekinmeden ihtilalci komünizmin Türkiye’ye uyarlanması diyebiliriz.”

Bunu da yazsanıza Murat bey! Size göre aydınlanmış bir yalanın, yalan olmaktan çıkması için dünyanın bir ucundaki Hindistan hakkında mı olması gerekir? Yalan her yerde yalan değil midir? Türkiye için söylenen bu yalanla Hindistan için söylenen bu yalan için “yalan” durumunu kaldıran şey birinin bizim ülkemizde olması, diğerinin ise bizim ülkemizde değil de Hindistan’da olması mıdır? Nasılsa kaynaklar az diye birilerini ahmak yerine koyabileceğinizi mi sanıyorsunuz? Ya da tek bir kaynağa dayanarak (ki o kaynak da bir CIA ajanı anıları!) bir komünist partisine iftira atabileceğinizi mi sanıyorsunuz? Bunun “bilmemekle” açıklanabilir bir tarafı yok. Kimse doğuştan HKP (M-L) ve/veya Hindistan’daki komünist hareketin tarihi konusunda uzman, uzmanı geçtik bilgili olamaz. Lakin gerçekler okuyup-araştırılarak öğrenilir, tabii gerçeği öğrenme niyetiniz varsa. Oysa siz bu yaptığınızla, apaçık bir şekilde görülüyor ki, sırf kitabınız satsın diye bu tür bir yola, yani iftira yoluna gidiyorsunuz.

Şunu bilin ki Murat bey, HKP (M-L) sizin çiğneyebileceğinizden çok daha büyük bir lokmadır ve onu çiğneyebilecek çene de değil sizde, hiç kimsede yoktur. Çünkü komünizm, nasıl Marks, Engels, Lenin, Stalin ve Mao şahsında; Ekim Devrimi, Çin Yeni Demokratik Devrimi ve Büyük Proleter Kültür Devrimi konusunda; bugün HKP (M-L) üzerinden yapılan dün ise birçok KP üzerinden yapılmış iftiralarla lekelenemeyecek kadar şanlı ve yüce bir ideoloji ise, onun takipçileri de benzer iftiralarla lekelenemeyecek komünist onuruna sahiptir.

Çeşitli milliyetlerden Türkiye-T. Kürdistanı komünistleri, kardeşleri ve mücadele yoldaşları Hindistan komünistlerine karşı yapılan bu örnekteki gibi her türlü saldırıyı göğüsleyecek, boşa çıkaracaktır. Başkan Mao diyor ki: “Cereyana göğüs germek Marksist-Leninist bir ilkedir.” Bizler sizin estirdiğiniz cereyana ondan güç olduğumuz yüce komünizm bilimine dayanarak göğüs gereceğiz, fırtınalar içerisinde yürüyeceğiz ve cereyanı aşıp üstüne gideceğiz. Aynı şekilde Hindistan komünistleri de kardeşleri ve mücadele yoldaşları Türkiye komünistlerinin her daim ardında olacaktır. Mehmet Demirdağ yoldaş şehit düştüğünde, Türkiye proletaryasından sonra onun ardından onu en çok ananlardan birisi de kahraman Hindistan proleter devrimcileriydi. Türkiye komünistleri, Hindistan komünistlerinin bu ve daha birçok değerli tavrını unutmamıştır. Türkiye ve Hindistan halklarının kardeşliği, kardeş öncü partilerinin mücadeleleri ile pekişmektedir. Başkan Mao’nun da dediği gibi: “Hint ulusu büyük bir ulustur, Hint halkı büyük bir halktır.” Aynı zamanda onun tarihsel öncülerinden HKP (M-L) de büyüktür. HKP (M-L)’ye çamur atabilmeniz için, öncelikle yükselip onun seviyesine yaklaşmanız gerekmektedir ve biz biliriz ki, onun seviyesine hiçbir iftiracı yaklaşamaz.

Bu satırları yazmamızdaki en büyük motivasyon kaynağımız ise, gerici Hint devletince sokaklarda vurularak, işkencehanelerde mengenelerde bükülerek, zindanlarda boğazlanarak, köylerde yakılarak katledilen 10.000’in üstündeki şehit HKP (M-L) savaşçısı kahramanların anıları ve Naksalbari’den bugüne kadar her geçen gün Halk Savaşı’nı yükselerek gelişen Hindistan proletaryasının ve yoksul köylülerinin verdiği ve vereceği mücadelenin bitmez tükenmez enerjisidir.

Bir Partizan okuru