YÜZÜNÜ DEVRİME DÖNEN KADINLAR (3) | “Zulmü sonlandırmak için kadınların birliğine ihtiyacımız var”

Zarife Koçgiri/Amude: Hani deriz ya “Asırlık çınar ağacı. Bir konuşsa neler anlatır”. İşte öyledir Mira Zoro. Hem herkes onu tanır, o da herkesi tanır Amude’de. İleri bir yaşta olmasına rağmen hiçbir işten, grevden, yürüyüşten geri durmaz. Yurtsever hareket için yıllarını vermiştir. Eskiye döndüğünde, Esad rejiminin baskısı ve şehit düşen arkadaşları aklına geldiğinde hemen ağlar. Hareketin hemen hemen her dönemini yaşamıştır. Devrimi 50 yaşından sonra görmüş olsa da hala bir çocuk gibi heyecanlıdır ve Amude Kadın Adalet Komitesi sorumlusudur. Haksızlığa tahammül edemez. Onunla kısa bir söyleşi yaptık.

– Kendinizi ve ailenizi biraz tanıtır mısınız?

– İsmim Mira Zoro. Amudeliyim. 60 yaşımdayım. Babamın iki evliliği vardı. Toplam 16 kardeşiz. Okula gitmedim; fakat devrimden sonra Arapça ve Kürtçe okuma ve yazma öğrendim. Hiç evlenmedim. Kardeşim Meha ile birlikte yaşıyoruz. O da hiç evlenmedi. Açıkçası evlenmek aklımıza hiç gelmedi. Hep harekete ve halka hizmet etmek istedik. Şu an Amude Kadın Adalet Komitesi sorumlusuyum. Ailemiz aslen Ramanlıdır. Şu an bizim oturduğumuz bölgede Mersini aşireti vardı. Osmanlı onlarla çatışmaya kalkınca onlar da Şam’a kaçtılar. O dönem dedelerimiz gelip buraya yerleşmişler ve Mersini olarak tanınmışlar.

– Yurtsever Hareketle aile olarak ve şahsi olarak ne zaman ve nasıl tanıdınız?

– 1975 yılında yani Barzani’nin devrimi düştükten sonra Kuzey Kürdistan’da öğrenciler ayaklanmıştı. Bu durum bizim de ilgimizi çekmişti. Sonraları Kemala Çavşin (Mavi Gözlü) buraya gelmişti. Abilerim onun öğrencisiydi. O zamanlar babam bazı şeyleri fark ediyordu. Bize “Barzani devrim yapsa da bizi etkilemez. Dağda yani Kuzey Kürdistan’da bir devrim olursa o bizi etkiler” diyordu. Yani biz Kemal arkadaşla birlikte hareketi tanıdık ve bir daha da hiç kopmadık. Ben çalışmalara 1992 yılında katıldım ve şimdiye kadar da çalışmalardayım. Şu an Amude Adalet Komitesi sorumlusuyum. O zamanlar harekete yardım edebilmek için pamuk ve mercimek tarlalarında çalışırdık. Bazen halk toplantıları örgütlerdik.

– Yaşamınızda ve çalışmalarınızda sizi en çok zorlayan nokta nedir?

Tasfiyecilik döneminde buraya hiç arkadaşlar gelmemişti. Alan boş kalmıştı. Doğalında faaliyet de sekteye uğramıştı. O dönemler benim için çok zordu. Zaten bu toplumda bir kadının tek başına faaliyet yürütmesi farklı dedikodulara yol açıyordu. Bir de arkadaşlar hiç gelmeyince durum daha da zorlaşmıştı. Sonra ben arkadaşları görmeye gittim ve resmi olarak görevlendirildim. Döndüğümde gözaltına alındım birkaç defa. İşte o zamanlar devrimci bir kadın olarak korkmuştum. Çünkü tektim ve rejim beni öldürseydi bile kimsenin haberi olmazdı. Sonra beni bıraktılar. Devletin 12 Mart hamlesi ile birlikte baskılar iyice yoğunlaşmıştı. Halk ayağa kalkamaz olmuştu. Yurtsever aileler bile bu durumdaydı. Kısacası arkadaşların olmayışı ile birlikte rejimin çok baskı kurması o dönem beni zorlamıştı. Beni dik tutan şeyse harekete, önderliğe, halka ve özgürlüğe olan bağlılığımdı. Hep özgür Kürdistan hayaliyle bu zor günleri aştım.

– Ortadoğu’da bir kadının dışarı çıkıp çalışması, erkeklerle mecbur da olsa muhatap olması vb. her açıdan zordur. Çünkü bu topraklarda feodalizm kadını kırılması zor tabuların içerisine hapsedilmiştir. Bu sebeple soruyorum: Çalışmalara katıldığınızda ailenizden ya da çevrenizden herhangi biri ya da birileri size engel olmaya çalıştı mı?

– Biz buralarda tanınan bir aileyiz. Doğallığında beni de tanıyorlardı. Aileden yana herhangi olumsuz bir durum gelişmedi. Çünkü ailem zaten yurtseverdi. Fakat beni tanımayanlar eğer yeni bir eve gitmişsem hemen “sen neden tek başına geziyorsun, kadınsın, utanmıyor musun, ayıp, git evinde otur” gibi cümleler kuruyorlardı. Her şeyi açık açık söyleyemiyordum da çünkü kimin ajan olduğu belli değildi. Bu sebeple bazen ailemin ismini söylüyordum. Onlar da ailemden kaynaklı saygılı yaklaşıyorlardı.

– Esad Rejimi dönemi ile Demokratik Özerklik Sistemi dönemi arasında nasıl bir fark var ve kadının önceki dönem durumu ve konumu ile bugünkü durum ve konumunu değerlendirebilir misiniz?

– Açıkçası karşılaştırmak bile çok anlamsız olur. Çünkü biz çok büyük adımlar attık. O zamanlar bir karanlığın içerisindeydik. Şimdi ise aydınlığın içerisindeyiz. Kadın kurumlarımız oluşturuldu, kadın kanunu oluşturuldu, kadınlar dört duvar arasına sıkıştırılmaktan kurtuldu vb. Birçok değişiklik oldu. Rejim döneminde biz şehitlerimizin cenazelerini bile kaldıramıyorduk. Burası artık bizim yani Rojava halkının alanı. Devlet baskısı yok, devlet şiddeti yok; halkın kendi özgücüne dayanarak oluşturduğu ve büyütmeye çalıştığı bir alan ve devrim var.

– Kadın Adalet Komitesi ve Sulh Komitesi çalışmalarını nasıl yürütüyor ve suç oranlarındaki değişim devrimden öncesine göre ne durumda?

– Devrimin başlangıcında kadın kanunlarını kabullendirmek çok zordu. Çünkü toplumda kalıpları yıkmak çok zordu. Sonra biraz eğitimle, biraz tartışmayla biraz da hukuksal yaptırımlarla kabul edilir hale geldi. Adli suçlarda da ciddi bir azalma var. Çünkü eğer ailenin ya da bireyin maddi manevi bir ihtiyacı olursa sistem içerisinde karşılanmaya çalışılıyor. Örneğin; fakir bir aile varsa komünler aracılığı ile meclise iletiliyor ve ailenin ihtiyacı imkan oranında karşılanmaya çalışılıyor. Adalet ve Sulh Komitesi birlikte çalışır, mahkemeden önce devreye giren bir komitedir. Taraflar arasındaki herhangi bir anlaşmazlık durumunu mahkemeye ihtiyaç olmadan anlaşma sağlamak için çalışmaktadır. Aynı zamanda mahkemelerde yerimizi alıyoruz ve kadının haklarını erkeğin vicdanına bırakmadan korumaya çalışıyoruz. Örneğin; eşinden şiddet gören bir kadın öncelikli olarak bağlı bulunduğu komüne gidiyor, sonra Kadın Evi’ne gidiyor, sonra mahkemeye başvuruyor ve biz o mahkemede yerimizi alıyoruz, kadının herhangi bir haksızlığa uğrama durumunda müdahale ediyoruz.

– Rojava Devrimi özellikle kadınları çok etkiledi. Rojavalı devrimci bir kadın olarak dünya kadınlarına ve ezilen tüm halklara ne söylemek istersiniz?

– Bütün kıtalarda yaşayan kadınlar Dünya Kadın Birliğini oluşturmalılar ve biz Rojavalı kadınlar da bu birliğin içerisinde yer almalıyız. Bu birliğe ihtiyacımız var. Çünkü kadınlar her yerde eziliyor ve baskı altında. Zalimin zulmünü sonlandırmak için birliğe ihtiyacımız var. Bir olmadan biz hiçiz.